22 Haziran 2011 Çarşamba

Lüfer, hamsi, kalkan... kader anı 21 Haziran!

Lüfer, hamsi, kalkan... kader anı 21 Haziran!: "“Seninki kaç santim?” kampanyasının sonucu belli oluyor. Tarım Bakanlığı balıkların ve denizlerin geleceğine Haziran’da karar veriyor. İş işten geçmeden, balıklar tükenmeden, daha fazla ertelemeden, hemen şimdi eyleme katıl."

15 Haziran 2011 Çarşamba

Come Back

Uzun zamandır yazmıyorum ve umarım şimdi güzel uzun birşey çıkacak hadi bakalım diye başlamak istiyorum.

22 Mayısta başlayan sınav haftam aynı hafta cuma günü son buldu. Kadıköy Anadolu'daki 12.sınıfa kadar gireceğim son sınavdı. Edebiyattı iyi geçmedi ama kimin umurunda?! Sonuç olarak it's summer time beybii!

Uzun zamandır görüşmediğim ciddi anlamda çok küçüklüğümden olan bir arkadaşıma gidecektik hemen o haftasonu cumartesi ki buda 28 Mayıs oluyor. Kendisi Uydukent adlı bir yerde oturuyormuş. İlk defa duymuştum ve sanmıyorum ki bir daha ona gitmek dışında gideyim.Uydukent Kurtköy'e bağlıymış ve Sabancı Üniversitesine yakın demem yeterlidir sanırım. Sarıyerden Uydukent'e gidiş oldukça zorlu oldu. Yolda bir sürü şey düşündüm. Gördüm.

Öncelikle kafamı cama dayamış müzik dinlerken Glee'nin albümlerinden biri denk geldi. Aklıma birden regionals geldi. Glee'deki sahne kostümlerinin çok kötü olduğunu düşündüm birden. Ki bence cidden yakışmıyor glee'ye kurt nasıl izin veriyor o şeylerle sahneye çıkmalarına anlamıyore.



Bu nedir allasen?! Nedir bu?! Birde bunun için "PERFECT SHOW CHOİR DRESS" demiş yapan. Vallahi shame on you. Ki bu lea'da böyle duruyor. Lütfen olmamış bence. Allasen bir kere arkada benim gibi kilo problemleri olan bir Mercedes var hiç oturmuşmu ona? Erkeklere bişey diyemiyeceğim jilet gibi olmuşlar. *tahta*


Bu daha iyi bir seçim olmuş. Her ne kadar göğüs kısmında çirkin bir süsleme olsa da. Ancak sorun şu ki. Bu çocuklar dans etsin diye orasını burasını yırtan Will neden bunlar o 5 kiloluk postalları giydirip çıkarmış sahneye? He?! Ayrıca o cicili süslemeyle o postallar arasındaki kocaman kontrast nedir. Uzun elbisenin altına giyilen tayt da cabası olmuş.  Gerçi dans hareketleri itibariyle taytta gerekliymiş ama neyse.

Son olarak da nationals var. Nationals bir nebze daha iyiydi. Gerçi peynir gibi kızlara simsiyah elbiseleri dayamışlar ama olsun. Ayakkabı ve çoraplar özellikle çok güzeller. Yine göğüs kısmında gereksiz çirkin bir süsleme yapılmış ama diğerlerindense bunu seçeceğim. Siyah renk olarak birazcık uymamış hani bunlar gazlar biraz ama Rachel ve Finn'in kısmı için siyah kabul edilebilir evet.Bunun  yanı sıra Aural Intensity gayet şekerdiler nationalsta. Görelim. Oynat Uğurcum.

Sunshine'ın tuvalette Rachel ile karşılaşmasında üzerindeki elbise biraz ucuz duruyor diye düşünmüştüm ama sahnede çok enerjik ve güzeldi. Aslında Glee olduğunu bilmesem tatlış latin dansçılar falan sanarım herhalde. Ki Latin dansı da severim. Bilmeyen öğrensin çokta güzel yaparım. Çok iyi oldu çokta küsel oldu.

Yolda ilerlerken köprü trafiğine daldık kısa süre sonra köprüde yol daraldıkça amcalar dayılar kornalara asılıp önden geçmek için yarışa başladılar. Birbirlerine el-kol sallayıp kötü kelimeler bağırdılar. Kulaklığım vardı benim. Duymamış varsaydım. Ama bence köprüden geçişte melisa çayı falan ikram edilebilir sakinleştirir falan. İyi gelir amcalara. Yazık birbirlerini kırıyolar. Metrobüs kullanırsak günlük hayatımızda herşey daha güzel olacak bence. En azından ben öyle yapıyorum. El kolcu amcaları unutmuştum bayadır. 

Gittik sonunda ilginç bir şekilde. Ve bum. Arkadaşım orda değildi. Onun yerine annem ve babamın, onun annesi ve babasıyla ettikleri sohbetleri dinledim. Arada şanslı masayı izledim ve oldukça komik buldum ama bir gün o programda biri kalp krizi geçirebilir. Ambulansın hazır tutulması gerektiğine kanaat getirdim. Ve ben ilkokul 3teyken arkadaşımın yeğeni olarak doğmuş olan kızın ojelerime takılarıma okuluma yaşam tarzıma genel izlediklerime ve bilimum şey üstüne soruları ve benimle iletişim kurmaya çalışmasıyla hem eğlendim hem de biraz sıkıldım. Allahtan akıllı birşeydi. Gerçekten sosyal bilimler falan okur umarım. Şimdiden oldukça politikacı gördüm kendisini. İyi de bir kız tatlı birşeydi. Yalnız daha çok küçük olmasına rağmen ailesi tarafından "ders çalışmıyorsun ama başakcım üzüyorsun bizi"lere boğulmuştu. Acıdım kendisine. Umarım bu şekilde okuldan, çalışmaktan ve kitap okumaktan uzaklaşmaz. İlerde birgün gelip bunları okursa beni sıktığını görüp üzülmesin. Yok öyle birşey çok eğlendim ben başakçım. Öpüyorum seni.

Bu arada bir gün annemle yıllar sonra pazara gittik. Çok şekerdi başlangıçta ama sonra kötü kokan teyzeler ve koşuşturup oraya buraya çarpan çocukların hala orda olduklarını gördüm. Korkunç hale gelmeye başladı bir süre sonra. Boncuk ayşe çıkmıştı bu arada. Çok tazeymiş. Gidip alabilirsiniz.

Bunlar dışında okula gittim elbette. Salı günün psikoloji ödevimi tamamladım ve ertesi günde teslim ettim. üstümden bir yük kalktı resmen. Daha sonra Şilan'ın-en yakın arkadaşlarımdan biri- Ankara'ya gitmesi gündeme geldi. Annesi benimde gitmemi teklif etti bende arayıp bunu anneme teklif ettim annemde kabul etti. Her ne kadar Talaş Günü yalan olsa da. Şilan güzel bir tatil geçirdik beraber. Hiçbir dakikasından pişman olmadım. Güzel anılara sahip olduk. Başka arkadaşlarımızla da buluştuk Ankara da. Gitmeden öncede Taksimde Nisa, ben ve şilan alışveriş yapmıştık. Güzel bir hafta geçirdim diyebilirim. Ayrıntılı birşekilde Şilan ile ne yaptığımı anlatıp sıkmayacağım sizi. Arkadaşıma gidişimle yeterince sıktım bence. :)

İstanbul'a 6 Haziran'da döndüm. Eve geldiğimde babamın 5 gündür Ankara'da olduğumu bilmemesi evlere şenlikti. Annem yine sıyrıldı işin içinden. Bazen hangisine daha çok çekmişim anlayamıyorum :) Çarşamba günü Kalfest'11 haftaiçi programı için gittim. Herkes çok eğleniyordu. Bu seneki ÖM gerçekten çok iyi çalışmış. Hepsini canı gönülden kutluyorum. Baştan sona mükemmel bir organizasyondu.

Sonunda cumartesi geldi ve mükemmel bir konser oldu. Ben cesaretimi toplayıp yapmam gereken bir konuşmayı yaptım ve rahatladım. Burdan bunu okuyan sizlere hala okuyorsanız şayet birşey önermek istiyorum. Söylemek istedikleriniz lütfen sakın ama sakın ertelemeyin. Er yada geç söyleyeceksiniz ki söylemezseniz pişman olacaksınız. Kaybedecek neyiniz olabilir ki. Önemli olan istediğinizi yapacak olmanız. Kendinize güvenin ve özgürlüklerini sonuna kadar kullanın. Söylemeniz gereken şeyler varsa koşup gidip söyleyin. Çünkü doğru zaman asla gelmez. ;)

Mesajımızı da verdiğimize göre artık bitsin bu post. 3 posta bedel oldu zaten. Umarım çok uzaklaşmayız. Önümüzde bir tatil var ve dolu dolu geçirmeye bakacağım. Size yazarım anacım. Kucak dolusu öpücüks.