22 Mayıs 2011 Pazar

N'oolmuş N'oolmuş?

Üst üste post?! Vallahi buda oldu daha ikinci aydan :)
Bugün ölesiye ders çalıştım yarından itibaren iyi bir sınav haftası başlıyor. Çok hazırlıklıyım. The Glass Menagerie'deki nerdeyse konuşmaları ezberledim falan diyeceğimi sanıyorsanız beni hiç tanımamışsınız demektir. :) Tarih'e başladım 6 sayfa falan sanırım ilerledim. Bıraktım geriye kaldı 50 sayfacık. Bence hallolur.

Onun yerine bugün evde oturdum bir saate kadar. Arkadaşımla biraz dışarı çıktım bir de ne göreyim?! Hava mükemmel!! Dedim ben bu şekilde evde oturamam olamaz. Duramam dedim. Eh durmadım da... Birkaç post önce gördüğünüz anne babamı ikna edip soluğu Forum İstanbul'da aldım :)

Forum İstanbul'a nasıl gidebileceğinizi öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz. Ben çok sevdim çok geniş kapsamlı olmuş. Sürekli kayboluyormuş hissi yaratsa da hiç kaybolmamanız da cabası. Çok şey beğendim, bir sürü şeye baktım. Beğendim kadarından da nefret ettim. Hatta bazılarına bakmaya dayanamadım bile. Eh renkler zevkler tartışılmaz tabi. Ama ne için gittiğimi unutmadım. Claire's için etrafıma bakarken Flormar standını gördüm. Koştura koştura gittim ama istediğim renkler yoktu maalesef. Derken H&M'e gidecekken bir de ne göreyim?! Golden Rose! Bu sefer ona koşturdum, gittim. Renk paletine aşık oldum ve bu güzelleri aldım.



Hepsini çok severek aldım. Şuanda onlara bakıyorum ve içimden sevgi fışkırıyor. İlk bunları aldım sonra tatlış kız dedi ki başka ihtiyacınız var mı? İndirimli bla bla bla.. İndirimden sonrasını duyamadım tabi ben. Hemen 2 Ruj bir rimel eklendi faturaya. Eh ben alırım annem durur mu? Bir rimel bir göz kalemi de o aldı. Mutlu mesut ayrıldık o standtan.  Ah bir de Yeşil'den bir çift babet aldım. Aynı zamanda Collezione'da çok ucuza bir tişört beğendim. Ama kahretsinki sadece medium vardı. Ayrıca tişörtü tarif etmeyeceğim ve fiyatını da söylemeyeceğim. Beğenirsiniz falan. Ben almalıyım!! Anneme de görev verdim hafta içi her gördüğü Collezione da ona bakacak. Bende Kadıköydekine bakacağım. Alacağım o tişörtü.

Ben bunları yaparken saat 10'a 5 vardı ki 10'da kapanan Forum İstanbul'dan çıktım. O sırada Fenerbahçe şampiyon olmuş. Pek umrumda olmadı açıkçası-Anladığınız üzre Fenerbahçeli değilim-. Aferin diyoruz burdan tüm Fenerbahçe camiasına. Ama yarın pazartesi. Yatıp uyuyun basbas bağırcağınıza bence. Önümüzdeki cuma akşamı kutlayabilirsiniz ya da cumartesi, serbest o zaman. Sizin iyiliğinize diyorum ben. Umarım Kadıköy ve metrobüsler yaşıyordur. Yarın okula gitmeliyim sınavım var benim Psikoloji ve Dil Anlatım. Öyle işte. Öpüyorum sizi canlar. Bu arada o ojelerin tanesi 1.50 TL! Gidip standı toplayın bence.
Sii yuuu.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Dreams Like Broken Glass Unicorn

Uzun zaman olmuş he? Eh yazacak anlatacak şeyler birikti ne güzel :)

Öncelikle, içimdeki minik mutluluğu paylaşmak istiyorum. Önümüzde 4 günlük bir tatil var.- Vardı. yazıya çarşamba akşamı başlamıştım evet.- OLEY! ama kötü yanı sonrasında sınav haftası başlıyor hemen. Üzücü ama gerçek. Havaların günlük güneşlik halini bozmasını da buna bağlıyorum. Sınav haftasının gelişiyle beraber toplanan negatif enerji bence. :)

En son dönem ödevi kasmaktaydım. Edebiyat dönem ödevim başarıyla bitti bence. Psikolojiyi de yapacağım ve yarın Sedef hocaya mail atacağım oda bitecek. Hayat çok güzel olacak sonra. Bunun yanı sıra okulda bomboş günler geçirdik. Bir yandan sınav haftasına konu yetiştirme kasışları, diğer yandan 12lerin son zamanlarını doyasıya yaşamaları... Kıskançlık ve üzüntü yaratıyor evet ama yapacak birşey yok.

Benim için bu olaylar biraz daha farklı. Ben sadece 12'leri değil 11'leri de mezun ediyorum kendi içimde. Seneye bu zamanlar başka bir okulda, başka 12leri mezun ediyor olacağım. Aslında pek umrumda olmayacaklar büyük ihtimalle. Ama bu sene iki dönem gidiyor ve içinde gerçekten sevdiğim insanlar var. Herşey istedikleri gibi olur umarım. Onları bir ayrı özleyeceğim...

Öncelikle başlığımızın anlamını The Glass Menagerie okumuş herkes bir şekilde bilirler. Bu kitabı yine literature dersinde okuyoruz. Şunu farkettimde edebiyat derslerinde okutulan kitaplar cidden beni aşırı etkiliyor. Bu seferki bir tiyatro oyunu. Şeker tatlış bir şey. Kısa da zaten. Yani herkese okumasını tavsiye ederim. D&R'da bulamadım üzgünüm ama kitapyurdu linki için tıklayabilirsiniz.


Hım.. Şey tabiiki. İki gün önceydi diye hatırlıyorum DEPREM OLDU! :D Aslında bir bakıma eğlenceliydi denebilir. Hani ölüm falan filan olmasa ucunda, gayet güzel bişey oturduğunuz şeyin sallanması. Evet en yakın zamanda bir tekneyle denize açılmalıyım yoksa cozutuyorum böyle. Geçelim...

Tatilde ne yaptım? Tatilin ilk gününü arkadaşlarımla gezerek geçirdim ve ikinci gününde ise arkadaşlarımı kendi evime davet ettim. Çok güzeldi ve çok eğlendik. İyi ki böyle bir şey yapmışız, evet. Ancak size bir tavsiye eğer 1 bardakta 10 bardakta sizi sarhoş etmiyorsa, 1 bardak için. Yoksa mideniz delinebilir. Ölüyordum dün mide bulantısından  Benden söylemesi.

Bugün ise pikniğe gidebilirdim ama ders çalışmam gerek hani sınav haftamız hepimizin falan diye evde kaldım. Umarım çalışıcağım. Daha çok hangi tişört hangi şort yada pantolonla uyuyor diye baktım sabahtan bu yana.

Takip etmeyeneniz var mı bilmiyorum ama etmeyenenize Pink Freud'u takip etmesini öneriyorum. Bunun yanı sıra blogu da ayrıca eğlenceli. Kızlar için elbette. bende onun sayesinde www.lookbook.nuyu takip etmeye başladım. Gayet de eğleniyorum. Her ne kadar o vücut bende olmasada kendi tarzıma beğendiğim şeylerin yansımasını ekleyeceğim elbette.

Yaz geliyor havalar 20 derecenin üstünde seyrediyor. Şortlar tişörtler ortaya çıkıyor ve alışveriş için içimizde olan istek neredeyse tavan yapmak üzere. Bu zamanda hem kendime hem sen okuyan kişiye önereceğim şeyler yok değil. Öncelikle en çok sevdiğim şeye yani ojeye değinmek istiyorum. Uçuk pembeler, maviler, turkuazlar, yeşiller bu sene çok moda ve çok güzeller. Aynı zamanda renkli pantolonlar yeniden moda oldu. Buda demek oluyorki dolabımın dibinde bir yerdeki kırmızı pantolonum dışarı çıkabilir Oley! Pantolonlar ve şortlar darlaşırken rahat rahat bol bol tişörtler geliyor ve onlarda cıvıl cıvıl. Her ne kadar çicek desenleri beni pek açmasa da onlarda moda. Aklımda bunlar var şimdilik. Claire's e oje için göz atabilirsiniz ve ayrıca şeker eğlenceli küpeler kolyeler içinde. Benim aklıma ilk Cevahirdeki geldi nedense. Öyle işte...
Çok tatlı değiller mii?

 Neyse bugünlük bu kadar. Umarım çok arayı açmayız. Mucukka beybiler.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

ehe.Dönem ödevi.ehe.

Bugün öyle bir gün ki. Öyle böyle bir gün değil. Şimdi açıklayacağım nasıl bir gün olduğunu ve sende şaşıracaksın nasıl bir gün bu böyle diye.

Ehe.Şimdi ben edebiyattan dönem ödevi aldım. Çok güzel birde ödev konusu seçtim bademliciğimizin yardımıyla. Ama gelin görün ki. Ben düz metinlerin adamıymışım şiir beni bozarmış. Bileydim önceden keşke. Günlerdir Yahya Kemal'in Kendi Gök Kubbemiz ve Orhan Veli'nin Bütün Şiirleri ( İstanbul Fetih Cemiyeti ve YKY Yayınlarına sevgilerimizi sunuyoruz) kitaplarına gömülmüş durumdayım. Şiirler iyi güzel hoşta, anlaması zor be anam. İşte ben onları anlamaya çalışadurmanın yanısıra onları anlamış adamlar olabileceğini düşünerek araştırma yapmaya başladım. Allahtan şiir severler var yarappim. Şu an itibariyle artık tüm anlayacağımı anladım. Ödevi hazırlamaya başladım ve yarıladım sanıyorum 3 saate bitmiş olacak. Oley!

Ama bir de benim Psikoloji dönem ödevim var onu da yapacağım hayırlısıyla bir ara.

En son postumdan beri neler oldu. Hımmm. Musicday vardı o geçti ben meg'de kaldım. Şimdi adını yazardım ama zaten yeterince feysbuk sapığı vardır heralde. Gerek yok benimde eklememe. Neyse. Güzeldi. Bir ara o kötü kokan konferans salonunun arka sıralarında uyuyakaldım evet ama bir grup uyandırdı sağolsun. Allahtan bizimkilerden bir önceki gruptu ve çok beddua almadı.

Sonra cumartesi günü cerenimo ile buluşacaktım ama onun yerine mecidiköyde saçma sapan zaman geçirdim. Ayrıca mecidiyeköye küçükyalıdan gidişim varki bunu mevzu bahis etmek istemiyorum. Hep gördüğüm ama hiç bir zaman binmeyeceğimi düşündüğüm 500t'ye selamlar. Bir daha görüşmemek üzere.

Pazar günü anneler günüydü oley. Canım annemle geçirdim tüm günü babam ve ben annemin köleleri olduk o ne derse o oldu güzeldi. Annem anneler günü için oturma odasını değiştirmek istedi. Böyle bir aileyiz biz vur denince öldürüyoruz n'apalım? Pazar günümü tüm avrupa yakasındaki mobilyacıları gezerek harcadım. Başta eğlenceliydi ama daha sonra öldürücü boyutlara ulaştı. Sonuç annem hiçbirşey beğenemedi oturma odası değiştirme planları başka bir pazar gezmesine kadar ertelendi.

Türk Kültür Vakfından bir e-mail aldım bir de. Oryantasyon tarihleri, pasaport, vize, vazgeçme durumu, aile eyalet şehir okul bilgileri falan içerikli birşeydi. Oryantasyon tarihleri tüm yaz planlarımı çatur çıtır ezdi geçti. Oh. Çok güzel planlanmış bir yazım vardı. Neyse halledilecek bir şekilde diye umuyorum. Sürekli elimde takvimle geziyorum.

Sınav haftası programı asılmış ve yayınlanmış da internette. 10 Haziran da okulların kapanışı da kesinleşmiş oldu. Oh. Bir hafta bir haftadır. Ağustosun ilk haftası uçuşum olduğunu göre bir buçuk aylık güzel bir tatilim olacak oryantasyon falanı filanı hariç tabi. Herkesi çok seviyorum birde çok bir günlük havası oldu ama olsun.

Irmaccho uzun zamandır bana yazı yaz nokta. yazı yazsana be kadın. kime diyorum yazı yaz şeklinde iletiler yolluyorsun. Al sana en güzelinden yazı. Annemin yüzünü görmedin ne zamandır onunda bir fotoğrafını ve şuanda içimden geçen şarkıyı paylaşmak istiyorum.

Çok tatlı bu çocuğun sesi harcanıyor bence bu dizide hadi bakalım.

İşte bunlar benim ailem. Canlarım benim. Soldaki sarışın-çakma- annem sağdakiler de babam ve göbeği. Hehehe. Yok be yakışıklı o öyle. O göbek olmadan kabul etmezdim aileye. Biz ailecek göbekliyiz. Genetik falan olabilir. Öyle işte. Gelimizin-abimin sevgilisi- göbeği yok ama yani taş erkekler çekinmeyin ;) Neyse Öptüüm ve Aufwiedersehen.

1 Mayıs 2011 Pazar

C'mon and Raise Your Glass

Bugünler çok hızlı gerçiyor. Hani bahar geldi sınav haftası bitti dönem ödevlerinin tarihleri kapıya dayandı ama dışarıda hava 21 derece-en azından Sarıyer için- ve ben daha dönem ödevime başlamadım.

Son zamanlarda tüm insanlar çok melankolik. Bu yazıma esin olan da sevdiğim arkadaşlarımdan birinin son yazısını okumam aslında. Tabii ki birde Irmaccho'nun darlamaları. "Darlamak" ne tuhaf bir kelime değil mi? Ne zaman girdi lugata bilmiyorum ama BURADAN ulaşabileceğiniz TDK darlamak diye bir kelime olmadığını söylüyor ve sizi daralmak kelimesine yönlendiriyor. Ordan "darlanmak" diye bir kelimeye ulaşıyorsunuz. Oldukça uzun bir yol oldu evet ama sonunda "Darlanmak" nedir buluyorsunuz. TDK diyorki;
darlanmak :Canı sıkılmak, bunalmak, rahatsız olmak, sıkıntılı vakit geçirmek, hiddetlenmek.
ancak hemende ekliyor diyorki bu Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğünden. Yani darlanmak bildiğimiz sıkış olan bir kelime. Kullanımına dikkat etmeli ve mümkün olduğunca az kullanmalıyız.
Günlük mesajımızı da verdiğimize göre baştaki konumuza geri dönelim.
 2000'li yılların melankolisi.
Zaman geçtikçe ve uygarlık seviyesi, teknoloji gibi şeyler yükselip ilerledikçe insanlar daha mutsuz hale gelmeye başladılar. Melankoli arttı, gülüşler yalanlaştı. Hani insanlar gülüyor ve eğleniyor ama akşam yatağa girdikleri hissettikleri tekşey yalnızlık ve mutsuzluk. Eğlencenin çeşitleri bu kadar çoğalmış, telekominikasyon ağı etrafımızı sarmışken neden bu kadar mutsuzluk ve yalnızlık? İnsanlar bu kadar olay ve uygarlığın içinde adeta boğulmaya başladılar. İletişim aletleri çoğaldıkça insanlar gerçekten iletişim kurmayı ve birbirlerini tanımayı bıraktılar belki de. Ya da bu kadar gelişmişlik insanın doğasına aykırıydı. Yapabilceğimiz herşeyi yapmıyoruz sonuç olarak ama gelişebildiğimiz kadar gelişmeye çalışıyoruz kararında bırakmıyoruz. Uygarlığın Huzursuzluğu ortaya çıkıyor.

Eğer zamanınız ve bunu kaldırabilceğini düşündüğünüz bir beyniniz varsa size Sigmund Freud'un Uygarlığın Huzursuzluğu kitabını önermek istiyorum.

 Buradan kitabın yayınevi sayfasına ulaşabilirsiniz :) Ayrıntılı olarak bu melankoliyi açıklayabilir belki. Çözüm sunmaz bunu söyleyebilirim ama her şeyi bilirken kendi hayatınızda kendi çözümü siz bulabilirsiniz belki.

Adios machos. Muah.